Sorularla Mehdi

Mehdi ve Süfyan mücadelesi nasıl olacak?

Süfyan’la mücadele

Hz. Mehdi, en büyük mücadelesini Hz. Ali’nin ifadesiyle İslâm’a, Kur’ân’a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccal’ı Süfyan’a karşı verecek, mücadeleler sonucunda o­nu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.

Süfyan münkir biridir. Allah’ı, Kur’ân’ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm’ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır. “Hz. Mehdî’yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz.” (İs’afür-Rağıbîn’den naklen Tılsımlar, s. 212.)

Hadislerde Süfyan’ın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî’nin o­nunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir.

O Süfyan ki, Hz. Ali’nin belirttiğine göre büyük cüsseli biridir. Önce etrafını yakıp yıkacak, sonra da Doğu ülkelerini dolaşıp meliklerini mağlup edecektir. (ellşâa, li Eşrati’s-Sâe, s.167,168.)

Onun büyük bir cüsseye sahip olması maddî ve siyasî gücünün fazlalığına işaret eder. Nitekim rivayetlerden âhirzamanda çıkacak şahısların fevkalâde iktidarları olduğu anlaşıldığını belirten Bediüzzaman bunu tevil ederken, o şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin büyüklüğünden kinaye olduğunu söyler ve bir zaman Rusya’ya mağlup eden Japon başkumandanının sûretinin, bir ayağının büyük Okyanusta, diğer ayağının da Port Artur kalesinde gösterildiğini, bu suretle şahs-ı mânevîsinin dehşetli büyüklüğü· nün, o şahsiyetin mümessillinde ve büyük heykellerinde ifade edildiğini anlatır. Fevkalâde ve harika iktidarları hakkında ise şu değerlendirmeyi yapar:

“Ekser icraatları tahribat ve müştehiyyat [nefsin hoşuna giden şeyler] olduğundan fevkalâde bir iktidar görünür, çünkü tahrip kolaydır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyyat ise, nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder.” (Şuâlar, s. 492.)

Öte yandan “Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür” rivayetini tevil ederken, büyük Deccalın bir taraftan kuzey kutup tarafından çıkacağını belirtirken-çünkü oralarda bir gün bir senedir, yani altı ay gündüz, altı ay da gecedir. Daha güneye geldikçe bunun bir ay, bir hafta, nihayet bir güne düştüğünü, dolayısıyla büyük Deccalın kuzeyden bu tarafa tecavüz edeceğini ihbar ettiğini bildirmektedir-bir taraftan da Deccalın müthiş tahribatına dikkat çeker ve der ki:

“Hem büyük Deccal’ın, hem İslâm Deccal’ının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var. `Bir günü, bir devre-i hükümetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller o­n senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdîleşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır.” (Şuâlar, s. 493)

Müslim’de yer alan bir hadiste (Müslim, Kitabü’l-Fiten, 23. Bab, 113. H. (H. 2938)) Hz. Mehdî’nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir. Her ne kadar Mamer ve Ebû İshak gibi raviler bu zâtın Hz. Hızır olduğunu söylüyorlarsa da hadisin gelişi ve gidişinden o­nun Hz. Mehdî olduğu anlaşılmaktadır. Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre Deccal’ın merkezde silahlı gözetleme yapan askerleri bulunmaktadır ki bu o­nun büyük bir ordu ve hükümet gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Buna dayanarak Hz. Mehdî’yi kendine bende etmek istemekte kabul etmeyince de eziyet ve sıkıntı vermekte, tesirsiz hale getirmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Öyle ki “sırtı ve karnı döve döve genişletilmekte,” yani o­nun dâvâsı gün geçtikçe etrafa daha da yayılmaktadır. o­nca eziyet ve işkencelere boyun bükmez, Deccal’ı tanımaz, Deccallığı hakkındaki kanaati daha da pekişir, mağlup edilmez bir edayla insanlara şöyle seslenir: “Ey insanlar şüphe yok ki, artık Deccal bana yaptığı bu işi artık insanlardan hiçbir kimseye yapamayacaktır.” Deccal yine o­nu öldürmek için alır. Ama o­nun boynu ile köprücük kemiği arası bir bakır levha haline geliverir ve Deccal artık o­nu kesebilecek hiçbir yol bulamaz. Sonunda o­nu iki eli ve iki ayağı ile yakalar ve fırlatıp atar. İnsanlar, Deccal’ın o­nu ateşe attığını sanırlar. Oysa o mü’min Cennet içine atılmıştır.

Bu ifadeler Deccal’ın Hz. Mehdî’yi her ne kadar öldürmek istese de bunu başaramayacağını göstermektedir. o­na diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir. o­nu ateşe atması ise zamanında bir nevi Cehenneme dönen zindanlara atması demektir. Ama o­nun îmanı o zindanı da bir nevi Cennete çevirir. Çünkü Cennet ve Cehennem her şeyden önce gönülde yaşanır. İman zindanları saraya, ateşi âb-ı hayata çevirebilecek güçte bir iksirdir. Aynı zamanda bu Deccalın Hz. Mehdî’yi en ücra, ıssız yerlere süreceğini, oraların ise bağlık bahçelik yerler olacağını da göstermektedir. ·

Müslim’deki hadisin sonu şöyle bitiyor: “İşte o mü’min âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en büyük olanıdır.”

Başka bir rivayette ise Hz. Mehdî’nin Süfyanla ilgili mücadelesine şöyle dikkat çekilir: “Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî.” (Nuaym bin Hammad, Kitabü’l-Fiten: Varak: 76a; et-Burhan, v. 92a.) Hz. Mehdî Şam’a geldiğinde Süfyanîler dallı budaklı ağaçlar kesip Taberiye gölüne atarlar. (el-Havî li’l-Fetâvâ, s. 67, 68.) Horasan tarafına giden bir taife de Süfyanîleri mağlup eder. (el-Havî li Í-Fetâvâ, s. 67, 68; Tezkire, s. 187.) Sonunda Süfyanîler hilafeti Hz. Mehdî’ye teslim ederler. (Kitabü’l-Fiten, v. 50a.)

İşte bu teslim-i silah ve Deccal’ı öldürdükten sonradır ki Hz. Mehdî ve o­nun nuranî cemiyeti, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akârânesini tamir edecek İslâm’ın her çağa hitap eden ter ü taze hakikatlerini yerleştirecektir.

Burada rivayetlere göre Süfyan’ın nereden çıkacağının belirtildiğini de zikredelim. Süfyan Şám’dan çıkacaktır. (İs`âfü`rRağıbîn, s. 150, 151; el-Burhan, v. 89a.) Tabii ki bu daha önce de izah ettiğimiz gibi çıkacağı yerin illâ Şam olmasını gerektirmez. Bu herhangi bir İslâm merkezi de olabilir.

İlgili yazılar:

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*