Kuran’da Mehdi’ye açık bir işaret bulunduğu bilinmiyor. Fakat, yaş-kuru ne varsa her şeyin kıymeti nisbetinde içinde mevcut olduğu Kur’ân-ı Mu’cizü’l–Beyanda, Hazret-i Mehdi hakkında işareten ve cifrî mânâda (Cifir ilmi, harflere verilen sayı değerleri ile âyet, hadis veya evliyaların sözlerinden çeşitli tarihleri çıkarma ilmidir) da olsa, bazı işaret ve müjdelerin bulunduğunu düşünmek ve kanaat getirmek yanlış olmasa gerektir.
Üstad Bediüzzaman, Cenâb-ı Hakk’ın “Mehdî ile âlemin zulümatını dağıtacağını vaad etmiştir” dediği Mektûbat isimli eserinin 29. Mektubunda şöyle bir yorumla konuya açıklık getiriyor:
“Cenâb–ı Hak, kemâl–i rahmetinden, şeriat–ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser–i himayet olarak, herbir fesad–ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife–i zîşan veya bir kutb–u âzam veya bir mürşid–i ekmel veyahut bir nev’î mehdî hükmünde mübarek zatları göndermiş, fesadı izale edip milleti ıslâh etmiş, din–i Ahmedîyi (a.s.m.) muhafaza etmiş.
“Madem âdeti öyle cereyan ediyor. Ahirzamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb–u âzam olarak bir zât–ı nuranîyi gönderecek ve o zat da ehl–i beyt–i Nebevîden olacaktır.
“…Kadîr–i Zülcelâl, Mehdî ile âlem–i İslâmın zulümatını dağıtabilir. Ve vaad etmiştir; vaadini elbette yapacaktır.”
Yine, Birinci Şuâ’da 33 Kur’ân âyetinin cifrî ve ebcedî mânâlarını yorumlayan Üstad Bediüzzaman, ahirzaman hadiseleriyle bağlantılı olan bu âyetlerin, müttefikan (hep birlikte) Hicrî 13. asrın âhirine ve 14. asrın evveline baktığını “ikinci bir ihtar” ile ifade ediyor.