Mehdi ile ilgili yanlış anlaşılan bir konu da Mehdi’nin hilafeti konusudur. Öyle ki, bir çok kesim Mehdi’nin halife olacağı veya bir ordu komutanı gibi vazife göreceği zehabına kapılıyorlar. Günümüzde bu tür yaklaşımlar biraz daha değişiklik göstermekte ve sanki Mehdi bir parti başkanı veya bir devlet başkanı olacak şekilde manalar verilmekte. Halbuki şu günümüz siyasetinin hal-i pür melali bu fikri tekzip etmekte. Üstad Bediüzzamanın, “Selef-i Salihînden başka, siyasetçi, ekserce tam müttakî dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttakî olanlar, siyasetçi olmazlar” sözü günümüz siyasetinin çarpıklığına işaret ediyor.
Demek ki, Mehdi’nin hilafeti meselesi bir çok kesimin anladığı gibi değil. Çünkü bu durum Risale-i Nur da daha farklı bir şekilde izah edilmiş. İşte o ifadeler:
“Ezcümle: Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın altı aylık hilâfetiyle beraber Risale-i Nur’un Cevşenü’l-Kebîrden ve Celcelutiyeden aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-i imaniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek tam beşinci halife nazarıyla bakabiliriz. Çünkü, adalet-i hakikiye ile bu asırda insanları mes’ud edebilir bir istidatta bulunan, Risale-i Nur’dur ve onun şahs-ı mânevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın bir muavini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi hükmündedir.”¹
İşte Mehdinin hilafeti mezkur ifadede tanımlandığı şekilde olacak. Yani, “vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-i imaniye noktasında” vazife yapacak. Bu nedenle Risale-i Nur ve şahs-ı manevisi Üstad tarafından “tam beşinci halife” olarak teşhis ve tespit edilmiş. Risale-i Nur da Ahir Zaman Mehdisi olarak görev yaptığı için “bu beşinci halife” unvanına tam olarak muvafık ve mutabık gelmektedir.
Bu noktada bazı tereddütler meydana gelmektedir. Bazı kardeşler halife tarzında bir Mehdi beklentisi içindeler. Halbuki hal-i alem bu fikri tekzip etmektedir. Zira hem hilafetin şartları değişmiş, hem de dünyanın sonuna geldiğimiz bu noktada yeni bir halife beklentisi şartları ortada gözükmüyor. Zira bu gün ekseriyet Üstad Bediüzzaman’ın ve Risale-i Nur’un 14. asrın müceddidi olduğunda fikir birliği etmiş durumdadır. Biz de diyoruz ki evet Risale-i Nur müceddittir, ancak son müceddittir.
Bu nedenle son hizmet metodudur. Ve yine bu nedenle Ahirzamanın Büyük Mehdisidir, diye itikat ediyoruz. Şayet yeni bir zat, veya yeni bir hizmet metodu gelecek olsa idi, şimdiye çoktan işbaşına geçmiş olurdu. Zira Bediüzzaman’ın doğumu üzerinden bir hesap yapılırsa yaklaşık 40 yıl gibi bir süre geçtiğini görürüz. Şayet yeni bir zat veya bir Mehdi gelecek olsa idi şimdi kırk yaşlarında olması gerekirdi. Halbuki bu müceddit ve mehdi gibi mühim zatlar daha on beş – yirmi yaşlarında isimleri bir çok kesim tarafından duyulmuş ve İslam aleminde herkesin dikkatini çekmişlerdir.
Günümüzde ise bakıyoruz ki böyle bir şey yok. Risale-i Nur’dan daha ileri gidebilecek bir hizmet metodu gözükmüyor. Son zamanlarda kendini Mehdi olarak hissettirmeye çalışanlar da bir bir sahneden çekiliyorlar. Demek ki zamanın hükmü de Risale-i Nur’un vazifey-i aslisine dikkat çekiyor ve bizleri hizmete dört elle sarılmaya davet ediyor.
Dipnot:
1- Emirdağ Lahikası, s.105